23 Mayıs 2016 Pazartesi

BİR DELİNİN HATIRA DEFTERİ

Hola! Bir tiyatro oyunu tavsiyesiyle burdayım. Bu ara çok fazla oyuna gittim, o yüzden birkaç oyun tavsiye yayını yapacağım. İlk olarak "Bir Delinin Hatıra Defteri"...
   Amaaann bee o oyunu görmeyen kaldı mııı diye içinden söylenenler varsa, evet ben görmemiştim cınısı :)) O yüzden kapat çeneni! :)) Abla ciddi bir Genco Erkal hayranı olunca, ee 23 Nisan da doğum günü, ona en güzel hediye bu olur herhalde diyerekten aldım biletleri. Ya işte hediye konusunda o kadar yetenekliyim ki; kimse benim hediyemi geçemedi muhahhaahhahah :))
    Her neyse "Bir Delinin Hatıra Defteri" biliyorsunuz Türkiye'deki ilk tek kişilik oyun. Nikolay Gogol'un oyunu. İlk kez 1965 yılında sergilendi Genco Erkal tarafından. Oyunun 50. yılına özel bu yıl tekrar yorumlanarak sahneleniyor. Trump Towers Gösteri Merkezi'nde izledik biz. Allahım o nasıl bir enerjidir, o nasıl bir yetenektir yahu. Aslında Genco Erkal için "yetenek" kelimesini kullanmak istemiyorum, sanki yaşça genç olanlar için kullanılacak bir kelimeymiş gibi "yetenekli". Demem o ki; Genco Bey'i zaten severdim, oyundan çıktıktan sonra "deha" dedim, kesinlikle "deha". Yeteneğin çok ötesinde bir şeydi çünkü benim sahnede gördüğüm. Daha önce de izledim aslında farklı oyunlarda, bu kadar abandone olduğumu hatırlamıyorum. Oyun boyunca bir güldüm, bir ağladım, psikolojim bozuldu resmen, ruh halinden ruh haline sürüklendim. Rabbim uzun ömür versin ona, ve bize de onu bol bol izlemeyi nasip etsin.
   Oyun, Mayıs sonuna kadar çeşitli sahnelerde sergilenecek. Sezon bitmeden kaçırmayın izleyin. Gerçi tüm oyunlar için son gösteriler bunlar artık. Yaz dönemi başlıyor. Oyun tavsiyeleri için biraz gecikmiş olabilirim, olsun, seneye daha sıkı tutarız işi. 

Kişisel Gelişemeyen Kız
23 Mayıs 2016

20 Mayıs 2016 Cuma

FİLM TAVSİYE

Merhabaaa, evde bir başına bir akşam planlıyorsan, şöyle işten geldim, yemeğimi yiyeyim, ayaklarımı uzatıp nefis bir film izleyeyim; ki kolay iş değildir hea! Hangi filmi izleyeceğine önceden karar vermediysen tam bir kabusa dönüşüyor. Keyif yapayım derken moralin daha da bozuluyor. Nasıl mı? Önceden tavsiye filmleri not edip DVD'sini almadıysan veya internetten izleyeceksen ve filmin internete düşüp düşmediğini kontrol etmediysen vay haline! Ne izlesem ne izlesem diye pc'nin başında, ay düşmemiş mi bu film daha krizleri, bir dakika ya şu linki de tıklayayım belki bu site yüklemiştir umutları... Hepsi boş anacım, o kadar uğraşın sonunda bir bakıyorsun ki pc başında saatlerini harcamışsın, saat gece yarısını görmüş, sen filmi açamamışsın bile daha. Böyle çok geceler yaşadım da ondan söylüyorum. Ben size bi güzellik yapayım, beğenme garantili birkaç film tavsiye edeyim. Ben bi filmi çok beğendiysem illa insalar da izlemeli diye daraltıyorum da etrafımdakileri :))

O zaman buyrun...
Falling in Love...
Şimdi bir filmde Meryl Streep ve Robert de Niro oynar da o film izlenmez mi! Benim 2 favori oyuncum olur kendileri. İkisi de ne yapsa izlerim, sorgulamam! Birkaç ay önce denk geldim bu filme, o zamana kadar görmemişim tabi. Ohaa dedim, ben bu filmi nasıl görmem! Kendime üzüldüm resmen! :)) Canlarım film yapar da ben nasıl izlemiş olmam! Şöyle ki; hayat, kaç yaşında olursan ol bitmiş sayılmaz, hatta dönülmez yollara girdiğini düşünüyorsan da bitmiş sayılmaz, hele aşk için hiçbir zaman geç değildir. Wuhuu bu filmin reklamını ben yapmalıydım! İzleyin, izlemeyen benimle konuşmasın! :))
The Apartment...
Birçokları için idol Audrey Hepburn'dur ya, işte benim için de bu kadın! Shirley Maclaine... Filmin tatlılığını, hatunumun oyunculuğunu öve öve bitiremem... Siyah beyaz film sevenler, naif aşk hikayelerine bayılanlar kesin izlesin bi kere! The Apartment, gözde bir kadın ve ona umutsuzca aşık olan bir adamın hikayesi; ama nasıl tatlı bir adam... En sevdiğim... Ama yaaa diye diye izleyeceksiniz benden söylemesi...
My Fair Lady...
Yukarıda Audrey Hepburn'un bahsi geçmişken, buyrun bir Audrey Hepburn filmi. My Fair Lady, müzikal bir film. Genelde müzikal sevmem ama beni utandıran bazı müzikaller var bu film gibi. Filmdeki tüm şarkılar şahane ama günümüz kadın-erkek ilişkilerine ışık tutması açısından Audrey Hepburn'un seslendirdiği "show me" şarkısına kulak verin :))
Relatos Salvajes...
İspanyol sinemasının kendine has bir tadı var, sevmeyen hiç sevmiyor, seven uzak kalamıyor. Relatos Salvajes(Wild Tales) İspanyol sinemasının en iyi son dönem filmlerinden biri. Birkaç farklı hikayenin enfes bir şekilde işlendiği, izlerken hayretlere düştüğüm bir film. Alışılmışın oldukça dışında. 
     Hadi saatlerce pc başında film aranmaktan kurtardım sizi :)) İyi seyirler...

Kişisel Gelişemeyen Kız

20 Mayıs 2016