28 Şubat 2017 Salı

BİR TUTAM BUKOWSKI

KAPTAN YEMEĞE ÇIKTI VE TAYFALAR GEMİYİ ELE GEÇİRDİ

Bu ara bayağı Bukowski okuyacağım, başınızı ağrıtabilirim. Edebiyatın terso delikanlısı olmasına rağmen kendimi Bukowski'ye yakın hisseden bir tarafım var. Evet çoğu zaman argo, ipe sapa gelmez, hatta fazlasıyla sınırı aşan ama yakın işte, derin, çok derin...

Hem garip ve uzun başlıklı kitaplarıyla da ünlüdür delikanlı. "Kaptan Yemeğe Çıktı ve Tayfalar Gemiyi Ele Geçirdi" onlardan bi tanesi...

Şimdi kitaptan bayıldığım anekdotları sizlerle paylaşmak istiyorum:

* Çoğu insanın ölümü bir aldatmacadır. Ölecek bir şey kalmamıştır geriye. 
* Ölümün tahammül edemediği bir şey varsa, yüzüne gülünmesidir.
* Ben hiç yalnız hissetmem kendimi, en iyisi yalnız olup, tamamen yalnız olmamaktır. 
* Arabamla bir köprüden geçiyorsam, aklımdan mutlaka intihar geçer. İntihar düşünmeksizin bir göle ya da okyanusa bakamam. Çok durmam üstünde. İNTİHAR. Aniden yanan bir ışık gibi. Çıkış yolu olduğunu bilmek içeride kalmayı kolaylaştırır. Anlıyor musunuz? Yoksa sonu deliliktir. O da hiç hoş değildir dostlarım.
* Toplumdaki geri zekalıların geri zekalı olduklarını idrak edemeyip, onları koruyacak birileri daima vardır. Bunu idrak edememelerinin nedeni; kendilerinin de geri zekalı olmalarıdır. Geri zekalılar cennetinde yaşıyoruz, bu şekilde yaşayıp, birbirlerine bu şekilde davranmalarının nedeni bu. 
*  Kadınlara gelince; her kadın bir ümitti ama çok sürmedi. Durumu hayli çabuk kavrayıp Rüyalarımın Kadını'nı aramaktan vazgeçtim; kabus gibi olmayan bir kadın kabulümdü.
* İlginç insanların sayısı neden bu kadar az? Milyonlarca insanın içinde neden sadece birkaç kişi? Bu kasvet verici ve cansız türle yaşamaktan başka çare yok mu? Tek bildikleri şiddet sanki. Uzmanlık alanları. Şiddet söz konusu olduğunda çiçek gibi açıyorlar.
*  Bensiz bir dünya tasavvur etmeye çalıştım geçen gün. Hayat her zamanki gibi sürüyor ve ben içinde değilim. Ne tuhaf, çöp kamyonu gelip çöpü alıyor ve ben orada değilim. Gazete kapının önünde yerde duruyor ve ben eğilip almıyorum çünkü yokum. Olacak iş değil.
*  Bir keresinde adamın birinden Shakespeare sevmediğimi yazmaya hakkım olmadığını anlatan uzun ve öfke dolu bir mektup almıştım. Gençler bana kanıp Shakespeare okuma zahmetine bile girmeyeceklerdi. Böyle bir konum almaya hakkım yoktu. Sayfalarca bunu söyleyip durmuştu. Cevaplamadım. Ama burada cevaplayacağım. Siktir git lan! Hem ben Tolstoy'u da sevmem.

Ordan burdan okuduğum bir kaç tane daha var ki...

Mesela bunu okuduğumda, "Hayır bu Bukowski olamaz" demiştim:

* Hepimiz öleceğiz, hepimiz, ne sirk! Bunu bilmek birbirimizi daha çok sevmemiz için yeterli bir neden olmalı, ama değil. Son derece önemsiz şeyler bizi dehşete sürükleyip dümdüz ediyor, yutuyor.

Evet sizin kadar ben de şaşkınım bu iyimserliğe :))

*  "Sadece sıkıcı insanlar sıkılır" diyor mesela. Gücenmedim desem yalan olur, hayatı dolu dolu yaşayan insanların bile sıkıldığı olur, haksız mıyım?

Ha bak bir de bu var ki favorim:

* Kızlar uzaktan iyi görünüyor, güneş elbiselerinde ve saçlarında parlıyordu. Ama yakınlaşıp ağızlarından akan beyinlerini dinleyince silahlanıp yer altına gizlenmek istiyordum.  :))

Kişisel Gelişemeyen Kız
Şubat 2017